İpin ucu kimde?

İpin ucu kimde?

Atalarımızın güzel bir sözü var. Ağaç yaşken eğilir. Bizler çocuklarımıza nasıl bir eğitim verirsek ona göre bir toplumda yaşayacağız. Bugün içine düştüğümüz durum tam olarak budur. Eğitim birliği kalmamıştır. Eğitim bir ip misali bir tarafta Atatürk ilke ve inkılapları ışığında çağdaş bilimsel bir eğitimi savunanlar, bir tarafta Osmanlı hayranı Arap kültürü ve din merkezli bir eğitim modelini savunanlar arasında çekiştirilip duruyor. Ama bu ipin çekiştirildiği zemin ortak bir olimpiyat stadı değil ki! Toplum bu iki olgu arasında kalarak taraf seçmemelidir. Bu sosyal, laik devlet anlayışına aykırıdır.

Okullarda ders çeşitliğin fazlalığından şikayet edenler her dönem çıkacaktır. Müfredatta matematik, fen konuları her daim eleştirilecektir. Eleştirilsin. Ama dersler kaldırılmasın. Eleştiri karşı tarafın fikirlerini dinleyerek ikna olup asgari müştereklerde buluşulduğunda bir işe yarar. Bu tek taraflı monologlar bizi doğru bir noktaya ulaştıramaz. Ben teknik lisede okudum. Felsefe dersimiz vardı. Allah rahmet eylesin hocamız yaşlı bir felsefe öğretmenimizdi. Bir gün Aristo idi yanılmıyorsam. Onun öğretilerini anlatırken bir ara durup hepimize baktı. Çocuklar okul size hayatla ilgili bütün konularda bilgi verecektir. Bunlardan bazıları işime yaramıyor. Ne yapacağım demeyin. Hepsi de sizin birey olduğunuzda yararlanacağınız, fikirsel gelişimize katkı sağlayacaktır göreceksiniz… gerçekten de öyle. Okul bize her konuyu anlatmalıdır ki iş hayatımızda hangi yöne doğru ilerleyeceğimizi belirlememiz kolay olsun.

Bugün 2000’li yılların ortasına doğru giderken, bilim, icatlar, akıl bu kadar gelişmiş iken pozitif bilimlere sırtını dönen bir toplum ve onun eğittiği çocuklar ne derece ayakta kalabilir. Tarihe karışmış ülkeler, devletler, hükümetler bilimden uzaklaştıkları, eğitimi bozdukları için yok olmuşlarıdır. Bir devletin ölümsüzlüğü, çağın gereklerini yakalaması, ilerleme, bilim ve aklı takip etmesi ile mümkün olacaktır.

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli denen yeni eğitim müfredatında pozitif bilimlere ayrılan süreler azaltılmıştır. Bu, anayasasında laik ve sosyal devlet olduğu açıkça yazan Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmamaktadır. Aaa! Çok pardon ben yine aldım elime kalemi uçtum gittim hayaller alemine değil mi. Tüh (!) zaten bu anayasa da beğenilmiyordu değil mi? Hım… Demek anayasa bu nedenle beğenilmiyor. Diyorum ve başka da bir şey söylemiyorum.

Bugün Velider Antalya Şube Başkanı Sayın Tülin Koç’un bana aktardıklarının son bölümünü sizlere aktaracağım. Biz ne yapmalıyız? Çözüm ne? Sorularımı yanıtladı.

“Çocuklarımız bu ülkenin geleceğidir. Bir ülkeyi yok etmenin, harap etmenin en kolay yolu Milli Eğitimi niteliksiz hale getirip, kitleleri cahilleştirmek değil midir? Ülkemizi seven, çağdaş medeniyetler seviyesine çıkması ve güçlenmesi için mücadele eden veliler olarak bu çağdışı Müfredat yoluyla çocuklarımızın laik, kamusal, çağdaş eğitim hakkı ellerinden alınmak istendiğini düşünüyoruz. Açıklanan Taslak Bilimsel olmadığı gibi öğrenciyi ve toplumu çağa ve geleceğe hazırlamaya uygun değil, hatta tartışmaya değecek asgari nitelikleri bile taşımamaktadır. Özetle açıklanan programın ana anlayışının çocukların bilgi, bilim, beceri, duyarlılık gelişimi ile, bilimsel anlayışla, eğitim bilimleriyle, çocukların ve ülkenin geleceğe hazırlanmasıyla hiçbir bağı yok.

Haftalık ders dağılımları ve içerikleri; Suudi Arabistan ve İran müfredatından, dahası Osmanlı dönemi rüştiye ve idadilerinden çok daha geri durumda bulunmaktadır. Müfredat üzerinde tartışılabilecek asgari bilimsel nitelikleri bile taşımıyor. Bakanlığın bu müfredatı geri çekmesi gerekmektedir. Bilimi, bilimsel, çağdaş eğitimi reddeden bir müfredat ülkemizin geleceğini de kaybetmemiz anlamına gelecektir. Bu farkındalık ve hissiyatla çocuklarımızın geleceğine ve eğitim haklarına sahip çıkmaya, çocuklarımızın ve memleketimizin geleceğini savunmaya devam edeceğiz.

Bu müfredat derhal geri çekilmeli ve tüm paydaşların hazırlık sürecine dahil edildiği şeffaf, bilimsel, çağdaş, evrensel bir müfredat hazırlık süreci başlatılmalıdır.

Eğitimden gerçek beklentilerimiz şunlardır;

Tüm okullarda spor salonları açılması ve çocuklarımızın sağlıklı büyümeleri için yönlendirilmeleri,

Okullarda yeteneklerini geliştirmek amacıyla resim, müzik, görsel sanatlar gibi etkinliklerin arttırılması,

Fen ve sosyal bilimler alanlarında laboratuvarlar açılarak çocuklarımızın bilime ilgilerinin arttırılması,

Tüm okulların aynı nitelikte eğitim vermelerinin sağlanması, böylece çocuklarımız ikamet ettikleri bölgeye en yakındaki okulları tercih etmiş olacaklar. Bu da eğitimde ulaşım sorununu da çözecektir.

Okullara günümüz teknolojilerini kapsayacak şekilde yapay zeka ve kodlamayı gibi öğretim içeriklerinin eklenmesi,

Çocukların sosyal gelişimlerini sağlamak için felsefe, sosyoloji, yaratıcı drama gibi derslerin müfredata konulmasıdır.

Tülin Hanım’a bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim.

Berna Deveci

BFDK Üyesi

https://www.okurmedya.com/yazar/berna-deveci/ipin-ucu-kimde-154-kose-yazisi

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*